Değerli kardeşimiz,

Direkt güneş ışığına maruz bir meyve ağacı ile güneş ışığına ancak yansıtıcı bir ayna vasıtasıyla maruz olan bir meyve ağacı düşünelim. Herhalde güneş ile direkt irtibatı olan ağacın meyveleri çok daha leziz ve besleyici olur.

Aynen öyle de kainatın ezeli ve ebedi güneşi olan Cenab-ı Hakka muhatap olan Peygamber Efendimizin (asm) yetiştirdiği sahabeler, âdeta güneşten nasiplenen ağacın birer meyvesi hükmündedir.

Ağacın güneşle direkt irtibatı kesildikten sonra gelen bütün nesiller ise, güneş yerine, yansıtıcı aynalardan ancak dolaylı olarak istifade edebiliyorlar. 

Dolayısıyla hiç kimse kaniatın ebedi ve ezeli güneşi olan Cenab-ı Hakk’tan ziyasını alıp, nuruyla direkt yetiştirdiği sahabelere yetişemez.

Ancak burada bir adaletsizlik yoktur. Çünkü Allah kime ne vermişse onu ondan mesul tutacak ve cennetteki kademesi bu kendisine verilen nisap miktarı ile orantılı olacaktır.

Bir  misal vermek gerekirse; İslam’ın her yerde güzelce yaşandığı bir zamandaki bir Müslüman belki niçin daha sık teheccüd namazı kılmadığı için hayıflanacakken, günümüz Müslümanı yaşadığı anormal ortam içinde sadece farz namazlarını eda ettiği için dahi yüksek bir mertebeye erişebilecektir.

Ayrıca şunu da unutmayalım ki, Asr-ı Saadet devrinde yaşamış olsaydık, biz kendimizce hayatımızı sürerken, biri çıkıp “Ben peygamberim!” dese ona tabi mi olurduk yoksa karşısında mı olurduk, bunun asla bilemeyiz.

Konuyu bu şekilde değerlendirmeli, Allah’ın adaletine güvenmeli ve belki kader-i mutlaka, yani sorgulamaktan men edildiğimiz bizim kontrolümüz ve tercihimiz dışında gelişen mutlak kadere teslim olmalıyız.

İlave bilgi için tıklayınız:

– Bizler, hiçbir zaman sahabelerin seviyesine ulaşamaz mıyız …
– İslamı Anlamada, İctihadda Sahabelere Yetişilemez 
– İbadet Zikir ve Tesbihleri Açısından Sahabelere Yetişilemez …

Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet